Stratejik bir bölgede bulunan Ahıska topraklarında yaşayan Türklerin şansızlığından olacak ki, tarihte birçok kez bu topraklar el değiştirmiş.
Kimi zaman Rus yönetiminde kalırken bazen de Osmanlı yönetimine geçmiştir. Bu durum 1. Dünya Savaşı ardından başlatılan Kurtuluş Savaşına kadar devam eder. Kurtuluş Savaşı sonrası Lozan antlaşmasıyla çizilen sınırlarda bir talihsizlik sonucu yine Sovyet toprağı olarak kalır. Ahıskalı deyimiyle 20 yıl kadar (Lenin dönemi) zengin ve rahat bir yaşamdan sonra 2. Dünya Savaşı Ahıska Türkünün yeniden çileli, meşakkatli ve sürgünler dolu bir yaşamın başlangıcı olur.
Bundan tam 63 yıl önce ikinci Dünya savaşında eli silah tutan Ahıskalı Müslüman Türkler Sovyet toprağını Nazi Alman istilasına karşı korumak için cephede savaşırken, onların yolunu bekleyen babalar-dedeler, analar-nineler ve çoluk-çocuk, zalimce yine Sovyet yönetimi tarafından toplu olarak silah zoruyla sürgüne tabi tutulmuşlardır.
Bu zalimce yapılan sürgünü bizzat yaşayan kişilerle konuştuğumda göz yaşını tutabilen birini görmedim. Bu insanların hepsi o zulmü tekrar yaşarken adeta o çileli günleri yüreklerinde hissedip göz yaşlarına boğulmaktalar.
Ahıska Türkünün bugününe baktığımızda farklı versiyonlu sürgün ve çile dolu yaşamları maalesef halen devam etmekte olduğunu gözlemlemekteyiz.
Burada şunu sormak istiyorum; Ahıska Türkü gerçekten de bu çileli ve meşakatli yaşamı hak ediyor mu? Üstelik Sovyet sisteminde kendilerini iyi yetiştirmiş büyük çoğunluğu üniversite eğitimi görmüş ve Sovyet yönetiminin verdiği her bir görevi layıkıyla yerine getirmişlerdir. Yaşadıkları onca sıkıntıya rağmen Hiç devlete karşı isyan etmeyen bir toplumken. Bu eğitimli nesil Ahıskalıların büyük bir kısmının yaşadığı bu çileli hayattan kurtulmanın yollarını bulamazlar mı? Gözlemlediğim kadarıyla çalışkan ve cefakar Ahıska Türkü içlerinde birlik ve beraberlik oluşturduklarında, hak ettikleri mevkilere daha hızlı gelip, haklarına sahip çıkarak, vatandaki mal ve mülklerine kısa yoldan geri sahip olacaklardır.
Neden birlik yok?
Bugün Ahıskalılar Özbekistan, Kırgızistan, Kazakistan, Azerbaycan, Rusya, Litvanya, Ukrayna, Türkiye ve hatta Amerika gibi ülkelerde dağınık bir şekilde yaşamaya çalışırlarken, bunların Ata-dede ve halen hayatta olanların öz toprakları, evleri, malları, mülkleri bugünkü bağımsız Gürcistan sınırları içinde bulunuyor. Ellerinden silah zoruyla alınan mülkleri ve evlerinde başka yerlerden getirilen milletler yaşıyor. Veya virane olmuş durumda.
Hal böyleyken bundan 63 yıl önce yurtlarından sürülen Ahıska Türkü birlik olup vatana geri dönüş mücadelesi verecekken, onlar çareyi başka ülkelere yerleşmede arıyorlar. Örneğin 1944 sürgünün sorumlusu olan Sovyet mirasçısı bugünkü Rusya Ahıska Türkünün hakkını geri vermelidir. Bunun için gerekli hukuki ve siyasi mücadele verilerek, konuyu uluslar arası arenaya taşımak için Dünyadaki tüm Ahıskalı derneklerin yöneticileri kısır çekişmelerden uzaklaşıp, birlik ve beraberlik sağlayarak mücadelelerini vatana dönüş yolunda yoğunlaştırmalıdırlar.
Derneklerin yöneticileri akıllarını başlarına devşirmelidirler.
Ahıska Türkü Sovyet sisteminde de kendi haklarını savunabilmeleri için Vatan cemiyeti adı altında birlik oluşturarak hak aramak için başlattıkları mücadelelerini günümüzde demokratik sistemlerde daha da çoğaltarak devam etmekteler. Yaşadıkları her ülkede, bulundukları heryerde birer dernek kurarak, bunları Federasyon adı altında birleştirme yoluna girmişler. Ancak gelin görün ki tepede bile anlaşma sağlanamamış. Ankara’da iki başlı Federasyon oluşmuş. Bu Federasyonların yöneticileri bir birlerine düştükleri gibi bunlara bağlı olan derneklerin durumları da birbirinden pek farklı değil. Acaba birileri bu halk üzerinde “Böl parçala ve yönet” formülünü mü uygulamaktadırlar? Bana kalırsa bu halka yakışmayan ve tamamen bir cehalet örneği sergilenmekte.
Bakü’de de durum hiç farklı değil.Yakın bir zamanda bu cemiyeti ziyaret ettim. Mevcut başkanla da bir röportaj yaptım. Bu yönetime karşı büyük bir muhalif kanat oluşmuş. Ancak onlarda içinde bölünmüş. Adeta koltuk kavgası hakim bir görüntü vardı. Ahıska Türkleri işte böylesine anlamsız çekişmelerle meşgulken aslında Uluslar arası kanuni haklarının gün geçtikçe zaman aşımına uğramakta olduklarını farkındalar mı? Demir tavında dövülür. Sovyet sistemi dağıldıktan sonra tek geri vatanına dönemeyen Ahıska Türkü olduğunu yine Ahıskalılar söylemektedir.
Ahıska Türkünün Hakları nelerdir?
Ahıska Türkleri aslında önlerine şapkalarını koyarak, bu kısır ve zaman alıcı anlamsız tartışmalardan uzaklaşarak, “Gerçekten de biz Ahıska Türklerinin Uluslar arası hukukun insanlara vermiş olduğu kanunlar çerçevesindeki hakkımız nelerdir? Hangi siyasi hakka ve hangi kanuni hakka sahibiz? Nerede ve nasıl bu haklarımızı alabiliriz? Hangi kurumlara başvurmamız gerekir?” diye siyasi mücadelenin yanında vakit geçirmeden hukuki bir mücadele de başlatmaları gerekir.
Herkes bunu düşünürken bir sonraki yazımda bu hakların neler olabileceğini kaleme almaya çalışacağım.
Yorumlar