Mikail İbrahimoğlu 503 haber

Ahıska Türkleri’nin ‘Rus Ergenekonu’ndan çıkışı

Sovyetler Birliği’nin çöküşü sonrası yaşanan karışıklıklar esnasında bir anda ülkesiz, kimliksiz ve pasaportsuz ortada kalan Ahıskalılara en sonunda Amerika el uzatıyor ve 13 bin kişiye vatandaşlık tanıyor.

Prof. Dr. İHSAN IŞIK

Rowan Ünv. Öğretim Üyesi ve Amerikan Türk Ticaret Odası (ATCOM) Başkanı

Yıl 2004, mevsim yaz, aylardan Temmuz. Ahıskalı Türkler ABD’ye geleli bir veya iki hafta olmuş. Haberlerini alıyoruz ve eşimle ziyaretlerine gidiyoruz. Merak içindeyiz. “Ahıskalı Türkler” deniyor ama haklarında hiç bir ön bilgimiz yok. Türkçe biliyorlar mı? Orta Asya Türkleri mi? Doğu Türkistan Türkleri mi? Çekik gözlüler mi? Kara yağızlar mı? Yoksa eski Türkler gibi sarışın mı? Sanki onlarda geçmişimizi arıyoruz. Bu düşüncelerle yerleştirildikleri apartmanların önüne geliyoruz. Soruyor soruşturuyoruz. Bir bayana rastlıyoruz. Selam veriyor, yanına oturuyoruz. İsmi Rahile hanım. İlk tanıştığımız Ahıskalı Türk. Esmer bir bayan. Giyinişi zarif ve kıyafeti bizim doğu illerimizdeki insanlar gibi. Konuşuyoruz. Anlaşmakta hiç sorun yok. Güzel bir Anadolu lehçesi var dilinde. Çok samimi, çok sıcak. Sanki akrabayız. Daha sonra diğer Ahıskalı bayanlar geliyor. Derken çocuklar ve beyler. Biz onları bulduğumuza onlar bizi bulduğuna çok seviniyor. Rahile hanım oğlunu tanıştırıyor: Neriman. “İsim konusunda biraz ayrışmışız” diyorum. Sonra başka isimler duyuyorum, Elder, Serder, Bahtiye, Tiyanşan, Zerafşan, İlimşah, Mülkiye, Aybek, Alibek, Zalime, Aynura, Elmira, Nefise, Koçali, Köşeli... Bizde sanki köklerimize ulaşmışlık hissi var. Ancak, onların Türkiye sevdaları ve Türkçe sevgileri, bizim belki on katımız. Onlardan dinliyorum.

Stalin katliamı

Türkiye’nin Bulgaristan elçiliğini ziyaret eden bir Ahıskalının getirdiği Çalıkuşu romanını herkesin sıraya girerek uyumadan bir gecede okuduğunu anlatıyorlar. Uydu televizyon çıktığında, hemen Türkçelerini güncelleştirmeye çalıştıklarını söylüyorlar. Türk milli takımının 2002 Dünya Kupası’nda aldığı tarihi başarıya tanıklık ederken, heyecandan kalp krizi geçiren Ahıskalılardan bahsediyorlar. Çocuklarına sürgün edildikleri Ahıska kasabasında hangi köyden olduklarını ezberletiyorlar. Hâlbuki ne çocuk, ne babası, ne dedesi Ahıska’yı görmüş. Görenlerse şu an 80 küsur yaşında olan büyük dedeler ve nineler. Ancak, o nasıl bir hasret ve vatanseverliktir ki, nesilden nesile ırsi hale gelmiş; bugün Amerika’da doğan bebek bile anasının karnından “Ben Ahıskalıyım!” diye doğuyor...

Ahıska Türk sınırına 12 km uzaklıkta Gürcistan’a bağlı bir şehir. Osmanlının bir doğu sancağı olan bu tarihi Türk vilayeti, 1828’de Rus esaretine düşüyor ve ondan sonra karanlık bir dönem başlıyor. 1944’de Gürcü asıllı Stalin yüz binlerce Ahıskalıyı bir gece vagonlara doldurarak Rusya içlerine sürüyor. Ondan sonrası ise kabus... Sovyetler Birliği’nin çöküşü sonrası yaşanan karışıklıklar esnasında bir anda ülkesiz, kimliksiz ve pasaportsuz ortada kalan Ahıskalılara en sonunda Amerika el uzatıyor ve 13 bin kişiye vatandaşlık tanıyor. Bu mazlum toplumla Amerika’ya ilk ayak bastıklarında başlayan güçlü bir kader arkadaşlığımız var. Mesela, bizim hissemize düşen, Osman bey ve Cemile hanımın dört kişilik ailesi bizim kardeşailemiz. 200 yıldır birbirinden kopmuşama birbirlerini kaderin bir cilvesi olarak anavatanda değil de yeni dünyada bulmuşakraba gibiyiz.

Yeni bir yurt arayışı

Ayrıca, Ahıskalılarla Amerika’da ilk bayramı beraber yadetmek çok özel bir duyguydu. Gurbet eldeki ilk bayram namazı onların anavatanlarından sürgün edilmelerinin 60. yıldönümüne rastgelmişti. Ahıskalıları Rus zulmünden kurtarmak için büyük bir liderlik örneği göstererek bütün akrabalarıyla beraber ilk Amerika’ya iltica eden Tiyanşan Muradoğlu,”Rus Ergenokon’undan cıkışın” mimarıdır. Ancak Ruslar hala Amerika’ya gidenlerin çok perişanlık çektiğini, açlıktan öldüğünü, camilerin olmadığını, Ahıskalıları hristiyanlaştırdıkları propagandasını yapmaktadır. Bu yüzden, Ahıskalılar ilk bayram namazını bir Türk camisinde kılmak, onu videoya çekip, Rusya’ya göndermek istiyorlardı. “Böylece, bizler iyiyiz, Türk öz kardeşlerimizle ana vatanda olmasa da Amerika’da kavuştuk, burada yanlız değiliz!” mesajını göndermek istiyorlardı. Gerçekten yanlız değillerdi. Türklere ait New Jersey-Murat Camisi “ensar ve muhacir” misali Ahıskalı kardeşlerini bağrına basmış, onlarla hem bayramlaşmış, hem de sürgün günlerini anmıştı.

Tiyanşan Muradoğlu bey bir gorüşmemizde bir araya geleceklerini ve Amerika’da belirledikleri bir yere “yığılacaklarını” ve orayı yurt edineceklerini bildirrmişti. Bu fikir bana çok orjinal gelmişti. Bu proje hem Ahıskalılar arasındaki dayanışmayı abideleştiriyor, hem de gelecekte Amerika’da silinmez bir Türk mührüne işaret ediyordu. Kız kardeşimin yaşadığı Florida’ya bir ziyaretimde, bir Yunan köyünden bahsetmişlerdi: Tarpon Springs. Bana çok tuhaf gelmişti. New York veya Boston’da anlarım ama Florida’da nasıl olurdu bu iş? İngiliz, Alman, Fransız köyü veya kasabasını da anlarım, ancak 10 milyonluk bir Yunanistan’ın Amerika’da nasıl bir köyü olurdu? Merak ettim ilk fırsatta gördüm bu köyü. Meğersem, Yunanlılar çok iyi sünger avcısıymış, o yüzden Florida’ya bir kaçı istekle getirilmiş, onlar da zamanla köylerini taşımışlar. Bugün bu Yunan Köyü Florida’da bir turist Mekkesidir. “Amerika’da bir Türk kasabası” nerede olursa olsun, bir cazibe merkezi olabilir. Birçok sosyal hizmet, belli bir nüfus istemektedir. Amerika içerisinde dört bir yana dağılmışTürklere hizmet etmek çok zordur. İktisatta “ölcek ekonomisi” denen bir kavram vardır. Çok az sayıda kisi, birçok hizmetin maliyetini kurtarmaz.

O yüzden, Türkler yurt dışında mümkün olduğunca yakın yaşarlarsa, hem okul, hem kültür merkezi, hem cami gibi ana kurumlarını kurabilir ve bunlar vesilesiyle kimliklerini belki koruyabilirler. Yoksa kaybolup gitmeleri aşikârdır. Burada yoğunlaşmadan ve dayanışmadan bahsediyorum. Yoksa, okyanus ortasında tecrit bir ada olmak değil kastettiğim. Böyle bir mahalle veya kasaba Türk kültür, mutfak ve sınaî mamüllerinin sergilendiği açık hava müzesi demektir. Dünyayı saran Çin mahalleleri gibi. Bu kasabanın idaresinde görev alan Türkler zamanla daha büyük makamlara tırmanabilirler.

Amerika’da tarihi buluşma

Dayton-Ohio’da yerleşen Ahıskalı Türklerin dinamik dernek başkanı İslam Şahbandarov’un bir daveti üzerine Kasım ortasında yaptığım ziyarette gördüm ki, Amerika’da bir Türk kasabası değilse de, bir mahallesi oluşmuşbile.

Ekonomik sıkıntı çeken Dayton şehri, Ahıskalıların 10-20 bin dolarla ev bark edinmesine olanak sağlamış. Belediye bu yoğunlaşmayı yakından takip ediyor. Sanayisini Çin’e kaybetmişyaralı Dayton, Ahıskalıları bir “mesih” gibi görüyor. Issız metruk evlerin çocuk sesleriyle şenlenmesinden ziyadesiyle memnunlar. Artık Amerika’da gencecik bir Türk mahallesi var.

Bu gelişme önemli bir fırsattır. Amerika’daki 13 bin Ahıskalı 33 eyalete dağıtılmışdurumdalar. Ahıskalıların hepsi bir yere toplanamasa bile, 4-5 yerde 1-2 bin kişi cem edilebilirse, Amerika’daki gelecek birçok Türk kasabasının temeli atılmışolur. Bölgesel yoğunlaşmadan kaynaklanan ekonomik ve siyasi güçle Amerika’da etkin bir Türk lobisi doğar. Dahası, bu kasabalar Türkiye’nin ABD’nin devasa pazarına girişnoktaları olabilir. Beraber çalışan tecrübeli Tiyanşan Muradoğlu ile genç İslam Şahbandarov gibi liderlerin önderliğindeki Ahıskalı Türkler Amerika’da yeni bir tarih yazıyor. Birlik ve beraberlik içerisinde, Türkiyeli Türklere örnek oluyorlar.

Kader ağlarını örüyor. 200 yıl önce ayrışan yollar, tekrar birleşiyor. Hem de önemli bir tarihi kavşakta...

Kaynak : Star Gazete
isik@rowan.edu

Yorumlar

0 yorum

Ahıska Haber

Ahıska ve Ahıska Türkleri ile ilgili siz de haber yazın, yayınlayalım.
Yeni Haber Yaz