Mikail İbrahimoğlu 503 haber

Paranoya mı Gerçeklik mi ?

4 Nisan 2012’de ‘Новое Восточное Обозрение’ ‘Yeni Doğu İncelemeleri’ başlıklı internet üzerinde faaliyet yürüten dergide Vasiliy İvanov imzasıyla Ahıska Türkleriyle ilgili bir makale yayınlanmıştır.

Турки-месхетинцы в странах СНГ на современном этапе: фактор исламизма’ ‘Günümüz BDT Ülkelerinde Ahıska Türkleri: İslam Faktörü’ başlığıyla yayınlanan makale aslında dikkate alınmayacak kadar ideolojik bir bakış açısıyla kaleme alınmıştır. Ancak pervasızca dillendirilen bu iddiaların yanıtsız kalmasının da doğru olmayacağı düşüncesiyle konuyu gündeme taşıyoruz.

Makalede doğru bulmadığımız temel üç hususu belirtmek istiyoruz. Bunlardan ilki Ahıska Türklerinin kökeniyle ilgili sarf edilen cümleler üzerine olacaktır. Şöyle ki yazar makalesinin giriş kısmında Ahıskalıların Türk mü yoksa Gürcü mü oldukları konusunun halen belirsizliğini sürdürdüğünü iddia etmektedir. Oysaki Ahıskalı Türklerin Gürcü oldukları iddiasını hiçbir ciddi dayanağı olmadan gündemde tutan yine Gürcistan’ın kendisidir.

Gürcistan açısından bunun muhakkak siyasi ev sosyolojik nedenleri vardır. Gürcistan Ahıskalıların Gürcü’den dönme Müslüman olduğunu iddia etmektedirler. Ancak tarihi kayıtlar ve özellikle 1944 yılında Stalin’in onayına sunulan sürgün belgesinde Ahıskalılar için Türk tanımlaması yapılmaktadır [1]. Ayrıca burada dikkatinizi çekmek istediğimiz bir diğer husus, yine bu bölgede iskân eden Acaralıların Müslüman olmalarına rağmen sürgüne tabi tutulmamalarıdır. Eğer Ahıskalılarda Acaralılar gibi gerçekten de Gürcü’den dönme Müslüman olsaydılar muhtemeldir ki vatanlarından sürülme gibi bir ağır bedel ödemek zorunda kalmazlardı. Ancak ne acıdır ki Stalin yönetimi asırlardan beri bu bölgede iskân eden son Osmanlı torunlarını Türkiye’nin sınır komşusu olarak kalmasını Sovyet çıkarı açısından sakıncalı görmüştür. Dolayısıyla kendilerini Türk olarak tanımlayan ve bütün resmi evraklarda da Türk olarak kayda geçen bir topluluk için halen hayır siz aslında Gürcüsünüz demek ahlaki bir yaklaşım olmasa gerek.

Makalede göze çarpan ikinci bir husus ise yazarın Ahıskalı Türkler üzerinden yürütmeye çalıştığı Türklük ve İslam Karşıtı propagandadır. Yazar muhtemeldir ki daha dikkat çekici ve kışkırtıcı olması düşüncesiyle ilginç bir iddia ortaya atmaktadır. Şöyle ki Ahıskalıların yoğunlukta yaşadıkları bölgelerden biri olan Rostov vilayetinde kolluk kuvvetlerince ele geçirilen ve Türkiye’de basıldığı tespit edilen broşürlerde, bütün Kuzey Kafkasya, Don ve Astırahan’ın asıl Türk anavatanının bir parçası olduğunun tespit edildiğini yazmaktadır. Yazara göre tüm bunlar Ahıskalı Türklerinin bu coğrafyanın Türkiye’ye ait olması görüşünün yaygınlaşmasına neden olmuştur[2]. Bu noktaya kadar Ahıskalılar üzerinden yürütmeye çalıştığı eleştirilerinin mecrası aniden değişmekte ve konuyu Fetullah Gülen hareketine getirmektedir. Nitekim yazara göre Ahıskalılar arasında Rusya karşıtlığının körükleyen organizasyonların başında ‘Nurcular’ gelmektedir. Bu organizasyon özlüğünde bir gizli servistir ve Türk dilli halkların yoğun bulundukları bölgelerde, sosyo-politik, ekonomik ve diğer alanlardaki mevcut durum hakkında bilgi toplamakla meşguldür. Yine ona göre Türk devleti bu organizasyon üzerinden Avrasya ülkeleri üzerinde ekonomik ve siyasi açıdan etkin olmaya çalışmaktadır. Makalenin ilk bölümlerinde Nurcuların Türkiye’de faaliyetinin yasak olduğunu belirten yazar ilerleyen kısımlarda bu organizasyonun Türkiye’de 88 fon, 20 dernek, 128 özel okul ve 218 firmaya sahip olduğunu belirtmek suretiyle bir bakıma kendisiyle çelişmektedir. Bununla da yetinmeyen yazar Fetullah Hoca efendinin yürüttüğü faaliyetlerden duyduğu rahatsızlığı da dile getirmektedir. Şöyle ki Nur cemaatinin asıl hedefinin mümkün olduğu ölçüde taraftar edinmek ve takipçilerine Fetullah Hoca Efendinin ve onun üstadı Said’i Nursi hazretlerinin ideolojisini benimsetmeyi amaçlamaktadır. Rusya’da yaşayan Ahıskalı gençlerin Türkiye’de eğitim almalarına da değinen yazar, bu organizasyonun arkasında yine Nur cemaatinin olduğunu belirtmektedir. Ayrıca bölgelerde kısıtlı da olsa yürütülen din eğitiminden son derece rahatsızlık duyan yazar, Ahıskalıların bu türden eğitim birimlerine rağbet etmesinden yakınmaktadır. Ve Ahıskalıların Nurcularla yetinmeyip Hızbut-tahrir ve Vahabizm gibi radikal İslami akımlara meylettiğini belirtmektedir. Kısacası yazara göre Türkiye Rusya üzerinde yürütmek istediği birtakım operasyonları Ahıskalı Türkler üzerinden yapmaktadır. Makalenin genelinde bunu benzer gerçekten çok komik ve tutarsız ama ırkçı yaklaşımların örneklerini görmek mümkündür.

Burada yazara yönelteceğimiz eleştirinin ilki, makalenin ismini Ahıskalı Türkler (турки-месхетинцы) olarak belirtmiş olmasına rağmen içerik itibarıyla Türkiye kaynaklı cemaatlerin gündeme getirilerek eleştirilmesi üzerinedir. Eğer sorun cemaatin yürüttüğü faaliyetler ise adını koyarsın ve eleştirmen gereken noktalar varsa eleştirirsin. Yoksa Ahıskalı Türkleri üzerinden Nur Cemaatini eleştirmeye çalışmak doğru olmamıştır. Diğer taraftan Ahıskalıların tümünü bu şekilde Türk ajanı konumunda değerlendirme girişimi birtakım sıkıntılara yol açabilir bir potansiyeli de bünyesinde barındırmaktadır. Nitekim bu türden ırkçı yaklaşımlar bölgede Ahıskalı Türklere karşı tansiyonun artmasına ve yeniden acıların yaşanmasına yol açabilir. Ayrıca Müslüman kimliğe sahip bir millet olarak Ahıskalıların İslam’ın temel esaslarını öğrenmek için Türkiye’ye gelmelerini dahi sakıncalı göstermeye çalışmak son derece tehlikelidir. Kaldı ki Nur Cemaatinin dünya çapında yürüttüğü ve rağbet gördüğü hizmet anlayışını tehlikeli bir hareket olarak lanse etmeye kalkışmak günümüz modern dünyasının ortaya koyduğu şartlarla bağdaşmamaktadır. Bizim yazara tavsiyemiz, dünyanın 120’den fazla ülkesinde başarıyla faaliyet yürüten Gülen hareketi hakkında daha detaylı bilgi edinmesidir. Tabii ki bunu yapabilmesi için de ilk olarak kendi ideolojisinden sıyrılmayı başarması gerekecektir. 
Üçüncü ve son eleştirel noktamız, yazarın Ahıskalı Türkler üzerinden yürütmeye çalıştığı Türklük karşıtlığını Rusya sınırlarının dışına taşımış olmasınadır. Belli bir noktaya kadar Rusya üzerinden konuyu gündeme getiren yazar, bu noktadan itibaren Ukrayna üzerinden örnekler vermekte ve Türkiye’nin bu ülkeye kendi arka bahçesiymiş gibi davrandığını iddia etmektedir. Ona göre özellikle Kırım üzerinde operasyon yürüten cemaat bu toprakların büyük turan sınırları içerisine katma gayreti içerisindedirler. Yazara göre Rus-Ukrayna gerginliği cemaatin işini kolaylaştırmaktadır. Tabii ki bu noktada da yine Ahıskalı Türkler ön plana çıkmaktadır. Konu o denli bayağılaşıyor ki Ahıskalıların ferdi olarak yürütmeye çalıştıkları birtakım ticari ve dini faaliyetler dahi gündeme getiriliyor. Ahıskalıların bulundukları bölgelerde radikal İslam körüklediklerini dahi ima etmekten kaçınmamaktadır. Şöyle ki yazar, 1989 yılında Özbekistan’ın Fergana bölgesinden ayrılan Ahıskalılardan sonra bölgenin radikal İslamcıların merkezi haline geldiğini söylemektedir. Hatta bu oluşumlar içerisinde Ahıskalıların da yer aldığını belirtmektedir. İlk bakışta anlamsız bir itham olarak gözükse de yazar, Ahıskalıları zan altında bırakmaktadır. Bu da çok ilginç ve mantık dışı bir yaklaşım olarak değerlendirilebilir.

Ahıskalıları sadece itidalli bir hareket olan Nur Cemaatiyle değil, aynı zamanda diğer tutucu İslami hareketlerle de ilişkilendiren yazar inhayı olarak konuyu cihada getirmekte ve durumun ciddi olduğunu belirtmeye çalışmaktadır. Özellikle son paragrafta Rusya karşıtlığının temelini oluşturan Panislamizm’i körükleyen asıl tehlikenin Pantürkizm olduğunun altını çizen yazar, son yıllarda Türkiye’de Kemalistlerin giderek etkisiz kalmasına da dikkat çekmektedir. Hatta daha da ireli giderek Rusya’da filizlenen ve “geleneksel” olmayan İslam hareketinin hilafet konusunda Ankara’yla iletişime girebileceğini dahi yazmaktadır.

Sonuç olarak bu makale Rusya Üniversitesi Stratejik Araştırmalar Enstitüsünün bir çalışanı tarafından kaleme alındığı dikkate alınırsa, ortaya atılan iddialar ve yazarın İslam’a bakış açısı oldukça sakıncalıdır. Özellikle Nur Cemaati üzerinden yürüttüğü değerlendirme ve bu cemaat faaliyetlerinin tehlikeli görülmesi ne yazık ki üzüntü vericidir. Yukarıda da belirtildiği üzere günümüz küreselleşen dünyamızda bir birimize düşünce ve fikirlerimizi rahatlıkla anlatabilmemiz gerekirken, dışlayıcı bir pozisyon takınmak insanlık için umut verici olmasa gerek. Zira bu türden hastalıklı yaklaşımların toplumların ve milletlerin acı çekmesine neden olduğu herkesçe bilinen bir vakadır.

Şir Muhammed Dualı
28.05.2012

[1] Mehmet N. Sezgin, A. Kamil, Dünden Bugüne Ahıska Türkleri Sorunu, Ankara, 2003, s s. 17-19.

[2] Bkz. Василий Иванов, Турки-месхетинцы в странах СНГ на современном этапе: фактор исламизма, http://www.ru.journal-neo.com/node/15340

Kaynak: AHISKALILAR.ORG

Yorumlar

0 yorum

Ahıska Haber

Ahıska ve Ahıska Türkleri ile ilgili siz de haber yazın, yayınlayalım.
Yeni Haber Yaz