<< Kim ne istiyordu onlardan ?
Kan ve gözyaşı içerisinde “ağıt” taşıyan çile dolu vagonlarda çaresiz ve suçsuz insanlar Sibirya, Kazakistan, Kırgızistan ve Özbekistan topraklarına doğru belirsizliğe sürülmüşlerdi.
Günlerce, içi hıncahınç dolu vagonda hiç durmaksızın süren yolculuk mu olur? Hastalıktan, açlıktan yollarda ölenler kedi ölüsü gibi vagonlardan boşluğa atılıyordu.
Tren ha bire gidiyordu. Ölülerimizi gömmeye bile fırsat bulamıyorduk. Bu acıya yürek dayanır mı? Birbirinin huzurunda öksürmeye hayâ eden insanlar tuvaletlerini dahi vagonda gidermeye çalışıyordu.
Uçsuz bucaksız tren yolculuğu günlerce sürdü... Bizim kafileyi Özbekistan’a yerleştirdiler.
Bu arada savaşa giden Ahıskalılar asker dönüşü şoke olmuşlar. Köylerde insan yok. Bunu yapan kim?
Askerde iken kendilerine üstün başarı madalyası veren Stalin yönetimi.
Ayaklarının tozuyla Orta Asya yollarına düşmüşler. Bulan bulmuş ailesini bulamayanlar hasretle yollarda can vermiş.
Babam ve ağabeylerim araya sora bizi Özbekistan’da buldu. Dünyalar bizim oldu. Burada hayat şartlarına zor da olsa alıştık. Üniversite eğitimi alıp eczacı oldum. Bir ecza fabrikasında 40 yıl müdürlük yaptım. Ancak Rus ve Ermenilerin ortak düşmanlıkları bir türlü yakamızı bırakmadı.
1990 yılında çıkartılan fitne sebebiyle Özbekistan’da evlerimiz tek tek yakılmaya başlandı. Suçlanarak yine sürgüne mecbur edildik.
Ben kendi özüm olarak Türkiye’ye gelmek istedim. Ama bütün paramızı elimizden almışlardı. 40 yıllık kazancımı o fitne sebebiyle bir gecede kaybettim. Canımızı zor kurtardım. Azerbaycan’a sığındım. Azerbaycan’da 17 yıl çiftçilik yaptım. Türkiye’ye gelebilecek parayı ancak biriktirebildim. 2005 yılında Türkiye’ye gelip İstanbul Esenler’e yerleştim.
Yıllardır bugünleri bekliyordum. Bayrağımızın altında, Türk toprağına düştüm ya, ölsem de gam yemem.
Ömrümün 70 yılı sürgünde zulüm ve ölüm korkusuyla geçti. Ben oralarda değil, insanlığı Türkiye’de gördüm. Türkiye’ye gelince fark ettik insan olduğumuzu. “Allah’ım dünyada böyle huzurlu yerler de, böyle insanlar da varmış” dedik.
Bu sebeple 74 yaşımın Türkiye’de geçmeyen 70 yılını saymıyorum. Ve onun için “ben daha 4 yaşındayım” diyorum.
Vatansız kalmanın ne olduğunu anlatamam. Bu ülkenin, bu toprağın, bu devletin kıymetini bize soracaksınız. Diyorum ki:
-Bu ülkeye hayınlık yapanlar bizim yaşadıklarımızın binde birini yaşasa bu ülkeye dört elle sarılırdı.
Ahıska Türkü Mustafa Hacıoğlu-İstanbul
Kaynak: Ünal Bolat
unal.bolat@tg.com.tr
11 Ocak 2012 Çarşamba
> Yazışma adresi: Türkiye Gazetesi İhlas Medya Plaza 29 Ekim Caddesi, 34197 Yenibosna/İstanbul Faks: (0212) 454 31 00
Yorumlar