DATÜB Neden Bursa'da Yoktu?

  • Saygıdeğer okuyucular, değerli hemşerilerim. Geçtiğimiz 6 Ocak 2013 tarihinde Başbakan Yardımcısı Sayın Bülent Arınç Ahıska Türkleri Federasyonunun girişimleri ile Bursa'daki Ahıska Türklerini ziyaret etmiştir.

    Burada Ahıska Türkleri Federasyonu Genel Sekreteri Ertan Topçu beyin önerisine Bülent Arınç'ın olumsuz yanıtı ve bu olumsuz yanıtından dolayı zaten büyük sıkıntılar içinde, gelecekten umutsuz yaşayan Ahıska Türkleri daha da karamsarlık içine düşmüştür. Salonda bulunan ve Bülent Arınç'ın bu olumsuz yanıtını alan dertli bir Ahıska Türkü tepkisini dile getirirken beceriksiz ve kaba tutum içinde olduğundan Türk basını konuyu günlerce gündemde tutmuştur.

    Sadece Türkiye'de değil dünya üzerinde değişik devletlerde yaşayan Ahıskalılar halen bu olayın tartışmasını çeşitli kanallardan sürdürmektedir.  Tartışmalar sürdükçe bilinçli veya bilinçsiz olarak DATÜB'de konunun içine çekilerek neden orada olmadığımız sorgulanmaktadır. Bugüne kadar sessiz kaldım, tartışmaları duyarlı davranarak kısa cevaplarla geçiştirdim. DATÜB Yönetim Kurulunda olmam ve Genel Başkan Yardımcılığı görevimi sürdürmemden dolayı şahsıma DATÜB'ü eleştiren birçok mesaj ve e-posta aldım. Bundan dolayı yaşanmakta olan ve şahsıma yöneltilen sorulara da cevap teşkil etmesi bakımından bu yazıyı kaleme alma mecburiyeti hissettim.

     

    Değerli okuyucular, bize gelen ilk soruda neden bu gibi önemli bir toplantıda DATÜB yoktu? Bu soruya cevabımız DATÜB vardı orada. Yani DATÜB kendisi veya sizin beklediğiniz Yönetim Kurulundan bir temsilci neden yoktu diyorsanız bu sorunuzun 4 cevabı vardır. Ben buradan cevapları sıralayayım siz okuyucular karar veriniz.

     

    1)- DATÜB orada temsilen vardı. Biliyorsunuz biz DATÜB Yönetim Kurulu seçildikten sonra Genel Başkan yardımcımız ve Genel Koordinatörümüz Sadyr Eibov Bursa'da dernekleri DATÜB nezdinde birisi görevlendirilmesi gerekiyordu. Geçtiğimiz yıla kadar bu temsilcimiz Paşa Alihan'dı. Bursa'da yapılan bir toplantıda DATÜB temsilcisi olarak Gürsu Ahıska Türkleri Kültür ve Yardımlaşma Derneği Başkanı Yusuf Nurigil seçilmişti.  

    Biliyorsunuz Bursa'daki dernekleri bir tek dernek olarak birleştirmek için uzun bir süre mücadele ettik. En azından Yıldırım ilçesinde faaliyet sürdüren dört derneği birleştirmek için uğraşı verdik. Maalesef bunu başaramadık.

    Tüm çabalarımıza rağmen bunu başaramayınca da DATÜB Bursa'da tek elden temsil edilsin düşüncesiyle bir temsilci seçilmiştir. DATÜB Temsilcisi Yusuf bey ise bu toplantıda yerini almıştır.

     

    2)- DATÜB yönetim kurulu üyesi Osman Çelik'tir. Osman bey aynı zamanda o toplantıyı tertip eden Federasyonun da başkanıdır. Dolayısıyla bu durumda da DATÜB orada bulunmaktaydı.

     

    3)- DATÜB Yönetim Kurulu Üyesi ve Genel Başkan yardımcısı Gürcistan Temsilcisi İsmail Molidze biliyorsunuz başına gelen ve tam açıklığa kavuşmamış bir olaydan dolayı Bursa'ya gelerek Teleferik'e yerleşmiştir. İsmail bey de salonda yerini almıştır. Her ne kadar da DATÜB'ü temsil etmiyorum demişse de toplantıda bulunmaktaydı.

     

    4)- DATÜB yönetimi olarak siz değerli hemşerilerimizin de beklentileri doğrultusunda Uluslararası faaliyetlerimiz yanında Türkiye'ye gelip yerleşen Ahıskalıların sorunlarıyla da ilgilenmemizdi. Bunun için Komisyonlar kurarak faaliyetlerimizi genişletmeyi planlamıştık. Takdir edersiniz ki 11 kişilik Yönetim kurulu üyesi ile faaliyet yürütmek oldukça sınırlıdır.

    Bunun için her yönetim kurulu üyemize bir görev tevdi edilmişti. Türkiye'deki derneklerin koordinasyonundan sorumlu yönetim kurulu üyemiz Osman Çelik görevlendirilmişti. DATÜB'ün Türkiye'deki işlerle ilgilenmesi istenmiyor. Dernekler var, bu derneklerin üye olduğu bir Federasyon var bugüne kadar bu federasyon bu görevi yapmıştır. Bundan sonra da yapmaya devam edecektir düşüncesi hakimdir. Esasen bu toplantıyı da Federasyon düzenlemiştir.

     

    Bir çoğunuz duymuşsunuzdur, arkamdan "Burhan Özkoşar Fransa'dan gelip Bursa'yı bir birine kattı" diye. Bu konunun aslı şudur;

    DATÜB Genel Başkan Yardımcısı görevimde bulunmam dolayısıyla sorumlu davranmam gerekiyordu. Hemşerilerimiz de açıkçası bu sorumluluğu ve duyarlılığı bizden bekliyorlardı.

    Bursa'da Teleferik'de babam ve bir çok akrabam oturmaktadır. Ailemin Bursa'da olmasından dolayı mecburen her Türkiye'ye gidişimde Bursa'ya uğramak gibi bir mecburiyetim vardı. DATÜB'e seçilmemden önce Bursa'ya her gittiğimde derneklere uğrar sorumluluğumuz gereği bazı yardımlaşmalarda bulunurduk. Tüm dernek başkanları ile tanışmışımdır. En son tanıştığım ise "Sürgüne Uğramış Ahıska Türkleri'nin Haklarını Koruma Merkezi" Başkanı Paşa Alihan'dı. Paşa bey ile tanışmam biraz maceralı olmuştu. Henüz dernek başkanı olmadan önce diş doktoru bir arkadaşım beni alıp Yeşilyayla'daki küçük dükkanına götürdü. Elinde birçok dokümanı olduğunu ve ondan yararlanabileceğimi önermişti. Ancak Paşa bey benden çekinerek elindeki belge ve bilgileri benimle paylaşmak istememişti. Fakat yine de iletişimimiz devam etmişti. Derneğini kurduktan sonra yardımcısı olan akrabam Ahmet Köse sayesinde özellikle Avrupa Konseyi nezdinde önemli çalışmalar yürütmüş, elde ettiğimiz belge ve bilgilerle Avrupa Konseyi kapılarını yeniden aralamayı başarmıştık.

    Diğer dernekler ise kendi çapında Türkiye'ye gelen Ahıskalılara yardımcı olmaya çalışıyor her biri kendi bünyesinde faaliyetlerini sürdürüyordu. Ben her Bursa'ya gittiğimde Paşa bey ile çalışmaları kah dernek lokalinde kah düğün salonlarında topladığı hemşerilerimize anlatmamı istiyordu. Davet edildiğimiz yere icabet ediyor, bizde elimizdeki bilgileri hemşerilerimizle paylaşıyorduk.

     

    28 Mayıs 2011 tarihinde DATÜB Genel Başkan Yardımcılığı görevine seçildikten sonra Fransa'ya döndüm. Bildiğiniz gibi 27 Ocak 2011 tarihinde Avrupa Konseyi'nde Gürcistan ile başlattığımız diyalog Mayıs ayı başında Tiflis'de görüşmelerle devam etmiş ve bize Yurda Dönüş Statülerini verecekleri sözünü vermişlerdi. Bize verilen sözler doğrultusunda Gürcistan elini çabuk tutmuş yıl sonuna doğru vereceği statüleri dosyalarının tamam olanlara hemen vermeye başlamıştı. İlk statü 4 Temmuz 2011 tarihliydi. İlk 75 kişiye statüleri verilmişti. DATÜB olarak bölgeye gidilmesi gerekiyordu. Genel Başkanımızla konuştuk, Sadyr Eibov ile birlikte Azerbaycan'a gittik. Genel Başkanımız Sayın Ziyatdin İsmihanoğlu Kassanov bizden hazır gitmişken Azerbaycan'daki Vatan Cemiyeti ile ilgili son bilgileri ve gerekirse mahkemelik olan hemşerilerimizi bir araya getirerek barışmalarını ve mahkemenin geri alınmasını sağlamak için çalışmamızı istemişti.

    Daha Fransa'dayken bir plan yapıp Önce İstanbul oradan da Bakü'ye geçtik. Daha yol üzerindeyiz Başkanımız Ziyatdin bey telefonla bizi aradı ve gruplardan hakkımızda şikayet geldiğini bildirdi. Çünkü biz tarafsız kalmayı ve ortada olarak bir çözüm getirmeyi planlamıştık. Oradaki düşünceler ise maalesef her grup bizi kendi adamı olarak görüyor ve bizi kendi yandaşlarına o şekilde aktarıyorlardı. Bu Azerbaycan meselesini bir başka yazımda genişçe ele alacağım.

     

    Yurda Dönüş Statüsü alan aileler ile görüşüp planladığımız şekilde işlerimizi yürütürken içimizdekilerin tüm engellemelerine rağmen çalışmalarımızı sürdürüp geri Türkiye'ye döndük.

    Ramazan Bayramı arifesinde babam Posof'ta köyde olduğundan yanına gittim. Bayramın ikinci günü Ahıska'ya geçtim, oradaki hemşerilerimizle bayramlaşıp son gelişmeleri yerinde görmek istemiştim. Ahıska'dayken hem Genel başkanımız Ziyatdin bey hem de Genel Başkan Vekilimiz Prof. Dr. İlyas Doğan beyden telefon geldi. Bayramlaşma telefonuydu. Ancak her ikisi de Bursa'daki dernek başkanlarının benden şikayetçi olduklarını söylediler. Sebep Bursa'ya gittiğimde sadece bir derneğe uğramışım, diğer derneklere tenezzül bile etmemişim.

    Aslında haklıydılar, ben de dönüşte Bursa'ya uğrayacağımı ve her dernek başkanı ile bir toplantı yaparak, görüşüp durumu izah ederek gönüllerini alabileceğimi bildirdim. Bunun üzerine İlyas hocam bana Türkiye'deki Ahıskalı hemşerilerimizin sorunlarıyla ilgili olarak TBMM ve Hükümet nezdinde bir çalışma başlatacağımızı onun içinde Bursa'dan başlayan bir imza kampanyası başlatmamızın yararlı olacağını söyleyerek konuyu Dernek başkanlarına açmamı ve onlara izah etmemi istemişti. Bu amaçla Bursa'ya geldiğimde ilk olarak Murtaza Hocaoğlu ile görüştüm ve kendisine konuyu açtığımda "Evet biz aradık ve sizin bu tutumunuzdan şikayetçi olduk. Siz önceden gelip toplantı yapıyordunuz sesimizi çıkarmıyorduk. Çünkü o sizin bireysel çalışmanızdı. Şimdi ise DATÜB Genel Başkan Yardımcısısınız keyfi harekat etmeniz bizi üzer" bunun için konuyu başkana bildirdik dedi.

    Bende haklı olduklarını ancak Bursa'da kalış sürem çok az olduğunu derneklerin hepsini ziyaret etmemin mümkün olamayacağını buna bir çözüm olarak her geldiğimde bir dernekte başkanlar bir araya gelebileceğimiz konusunda görüş birliği oluştu. İlk toplantıyı ertesi gün Murtaza beyin derneğinde yapacaktık. Tüm dernek başkanlarına bizzat telefon açarak konuyu izah ettim. Hepsi olumlu karşıladı. Verdiğimiz saatte bulunacaklarını bildirdiler. Sadece İnegöl'deki başkan önemli bir toplantıda olacağından belki yetişemeyeceğini söylemişti.

    Sonradan aklıma geldi Türkiye'de derneklerin koordinasyonundan sorumlu Yönetim kurulu üyemiz Osman Çelik beye bilgi vermeden bu toplantıyı yapmamızın etik olmayacağını düşünerek kendisini telefonla aradım. Balıkesir'de olduğunu ve böyle toplantıların hele Türkiye ile ilgili çalışmalar konusunda DATÜB'ün kendilerinin Federasyon olarak başlatmış oldukları işe el atmasına gönüllerinin razı olmadığını söyleyerek uzun bir tartışmadan sonra konuyu yumuşatarak kapattık. Buradan da anlaşılacağı gibi Bursa toplantısı tamamen Federasyonun kendi başına organize ettiği bir toplantı özelliği taşımaktadır. Konuyu dağıtmadan şunu ifade edeyim:  O konuşmanın ertesi günü verilen saatte biz toplantımızı gerçekleştirdik. Vatana dönüşle ilgili DATÜB'ün çalışmaları hakkında ve elimizdeki son bilgileri aktardıktan sonra Türkiye ile ilgili DATÜB olarak bir çalışma başlattığımızı ve bu çalışmamızı dernekler olarak desteklerini istedik.

    Bu vesile ile Türkiye'deki Ahıskalıların sorunlarını içeren toplamda 4 ana başlık altında belirtilmiş ve bu sorunlarımızı gündeme getirmek için bir imza kampanyası başlatmamız düşünülmüştü. Toplantıda istisnasız hepsi bu sorunlar hepimizin ortak sorunlarıdır, bunun altına imzamızı atıyoruz demelerine rağmen Federasyonun karşı çıkmasıyla sadece Paşa Alihan 4 gün içerisinde 7 300 imza toplayarak DATÜB'e teslim etmişti. Diğerlerinin hepsi bir anda fikir değiştirmişti. Oysa İlyas Hoca Ankara'da ilk randevusunu TBMM Başkanı Sayın Cemil Çiçek ile 6 Eylül Salı gününe almıştı bile. Bu arada Fransa'ya dönüş biletim 5 Eylül tarihliydi. Biletimi yakmış sırf bu sorunlarla ilgili yetkililer ile görüşerek hemşerilerimizin problemlerinin çözülmesinde yardımcı olmayı ön plana çıkarmıştım.

    Arkamızdan çıkarılan dedikodu ve yalanlarla Bursa'da adeta bir kampanya başlatıldı. Sonuçta benim Bursa'yı karıştırdığımı yayarak hatta Ahıskalı olmadığım için Ahıskalıların derdinden ben ne anlarmışım gibi asılsız iddialarla yıpratma kampanyaları bile sürdürdüler. Hele bir başkan var ki, adam benim Avrupa Konseyi'ndeki Rahmetli Yusuf Serverov hakkında duyduğum bir anekdotu anlattığımda bunlar benim sözümmüş gibi millete anlatarak liderlerimize hakaret ettiğimi yaymıştı. Zavallı hemşerilerimiz ise bu adam tarafından defalarca kandırılmasına rağmen maalesef yine de ona inanmışlardı ki Bursa'da birden aleyhimde görüşler oluşmaya başlamıştı. Hatta bir defasında yine Murtaza beyin derneğinde otururken çok öncelerden tanıştığım bazı yaşlılar vardı. Aynen bana "Burhan’can bundan önceki seneler seni çok severdik. Sen bizim başımızın tacıydın, abu gönlümüzde taht kurmuştun. Abu DATÜB'e girdikten sonra ele gözümüzden düştün ki..." Bu yaşlı amcaya sadece gülümseyerek bakakalmıştım. Ne yapsın bu insanı o herif öylesine inandırmıştı ki kendi sömürdüğünü unutturmayı bile başarabilmişti.

    Bundan sonra Bursa'daki derneklere mecbur kalmadıkça gitmiyorum. Belki de onların da istedikleri zaten buydu. Bizi halktan uzak tutup kendi kurdukları düzendeki çarklarını işletmeye devam etmeleriydi.

    Biz bir misyon üstlenmiştik. Basit dedikodularla uğraşıp savunma yapacak durumda değildik. Başladığımız işimize devam etmemiz gerekiyordu. Bunu yapıyoruz.

    Dolayısıyla Federasyonun başlatmış olduğu bir işe karışarak kendimizi halkımız gözünde küçük düşürmek yerine o işi onlara bırakmayı tercih ettik.

    Türkiye'de vatandaşlık verilmesi işini ve liste tutulması konusu hakkında Genel Başkan Vekilimiz Prof. Dr. İlyas Doğan bir yazı yazarak DATÜB'ün sitesine koymuştu. O yazıyı dahi alıp eline "Bakın sizin seçtiğiniz profesörünüz milletimizin vatandaşlık almasını istemiyor." diyerek onun hakkında da çirkin kampanya başlatmışlardı.

    6 Ocak 2013 pazar günü saat 18.30'da Başbakan yardımcısı Sayın Bülent Arınç'ın sözlerini kendi kulaklarınızla duydunuz. Şimdi kim haklı? Bursa’da gelinen nokta konusunda Federasyonun da bir açıklamada bulunacağını umut ediyorum.

    Değerli Halkımız! bu durumda milletimizin problemleri çözülmemiş ise ben haklı olsam ne olur veya haksız olsam ne olur. Bunlara fazla takılmadan biz DATÜB Yönetimi olarak görev süremiz boyunca işimize devam ediyoruz. Biz insanlarımızın gerçekleşmeyecek vaatlerle kandırılmasına karşıyız. Halkımızın ümitlerinin sömürülmesine ve kötüye kullanılmasına karşıyız. Ancak vatandaşlık, emeklilik gibi hakları elde etmek için Halkımızı kandırmadan medeni bir şekilde mücadelede kararlıyız. Fakat bu mücadeleyi ranta çevirmeye asla tenezzü etmeyiz. Tenezzül edenlere de karşı duruşumuz sürecektir.  Bu maksatla bizim görüşümüz Türkiye'ye gelen Ahıskalılara tez elden vatandaşlık verilmesidir, ikamet tezkeresi falan değil! Ayrıca sadece Türkiye'deki Ahıskalılara değil yurtdışında yaşayan Ahıskalılardan da isteyenlere çifte vatandaşlık verilmesidir. Bu konudaki çalışmalarımızı aşağıdaki şekilde maddeler halinde sıralayarak Hükümet nezdinde talepte bulunduk.

     

    DATÜB'ün Hükümetten talebi

     

    1)-  İkamet teskeresi: Biz Ahıska Türklerini yabancı statüsünde değerlendirilmemizi haksızlık olarak görüyoruz. Çünkü biz hiçbir zaman Türkiye’ye ve Türk insanına yabancı olmadık. Ahıska Türkü olduğumuza dair belgeyi elde etmemiz içinde 90 yıldır bize Türk olduğumuzdan dolayı zulüm etmiş, soykırıma uğratmış, eski Sovyet Cumhuriyeti Devletlerinden isteniyor. O zatlarda isterlerse bu belge”yi 100–200 dolar karşılığında veriyorlar, isterlerse de böyle bir belge vermeyerek bizleri kaderimizle yüz yüze bırakıyorlar. Bu belge olmadan ikamet teskeresi alınamıyor. Hâlbuki Ahıska Türküne ikamet tezkeresinin hava limanında hiçbir belge istenmeden komisyon oluşturarak verilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Nedeni de Ahıska Türkü özgeçmişi ile bunu hak etmiş bir toplumdur.

     

    2)-  İkamet tezkeresi alan Ahıskalılara çalışma hakkının da verilmesi: Verilen ikamet teskerelerine ‘çalışma hakkı verilmez’ diye kırmızı mühür basılıyordu. Son düzenleme ile bu ortadan kaldırılmış olarak görülse de sıkıntılarımız devam etmektedir. Bu da halkımızda şöyle bir yanılgıya sebep olmaktadır. Sanki Ahıskalı; yabancı bir ülkeye para kazanmak için gelmiş muamelesi yapılıyor. Elde ettiği son kuruşu ile anavatanına ayak basan aileler, çalışamadıkları için maddi ve manevi açıdan, psikolojik çöküntü içine girmektedir.

     

    3)-  Vatandaşlık hakları: Yeni vatandaşlık kanununa göre 5 sene çalışmadan aralıksız Türkiye’de oturma şartı aranıyor. Ahıska Türklerinin de anavatanı sayılan Türkiye Cumhuriyeti Devletinde böyle bir uygulamanın bizlere yapılmasına üzülüyoruz. Bu topraklar için kendi yurdunu yani Ahıska topraklarını Rusya’ya terk ederek ve sonradan Türk oldukları için suçlu muamelesine tabi tutularak sürgün ve soykırıma uğramış, TBMM’nin 3835 sayılı kanununa göre göç etmiş ailelere vatandaşlık hakkı en geç 6 ay içinde verilmesi gerekiyor.

     

    4)-  Emeklilik hakları: Tüm dünyada belli bir süre çalışmış, yaştan dolayı insanlara vatandaşı olduğu ülkenin anayasa haklarından yararlanarak emekli maaşı bağlanıyor. Ahıskalılar içinde Türk vatandaşlığına kabul edilen 60 yaş üstü bazı yaşlılarımız maddi ve manevi sıkıntılar içindedirler. Onlara Türkiye’de emeklilik hakkı tanımıyor. Hâlbuki bu insanlar eski Sovyet topraklarında memur, işçi en az 25–30 yıl çalıştığına dair ellerinde noter onaylı çalışma belgeleri mevcuttur.  Eski Sovyetler Birliğinde Ahıskalılarla yaşamış, aynı statüde çalışmış, 1990 yıllarından sonra anavatanlarına göç etmiş olan Almanlar, Rumlar, Yahudilerin ellerindeki belgeler esas alınarak askeri ücret hesabından 60 yaş üstü vatandaşlarına emeklilik maaşı verilebiliyorsa, benim Yüce Türkiye devletim sayıları 2 bini geçmeyen ve zor durumda olan gözü yaşlı insanlarımıza bu hakkı tanımasını talep ediyoruz.

    Ayrıca son çıkan SGK zorunlu sigorta uygulamasında Vatandaşlık almamış her aile bireyi için aylık 212 TL gibi ücret talep edilmektedir. Bu yeni uygulama bizi oldukça müşkül duruma düşürmüştür.

     

    5)- Ahıska Türkleri’nin diploma denkliği verilmesi: Eski Sovyetler Birliği'nde Üniversitelerini bitirmiş ve uzun sürede branşlarında çalışmış olan Ahıskalıların Türkiye'ye gelip yerleştiklerinde mesleki alanlarında çalışabilmeleri için diplomalarının YÖK (Yüksek Öğretim Kurumu) tarafından tanınarak denkliğinin verilmesi gerekiyor. Bugüne kadar maalesef bazı meslek dallarındaki diplomaların tanınması ve denkliğinin verilmesi söz konusu bile olmuyor. Bu yüzden Türkiye'ye gelen Ahıskalılar büyük müşkülatla karşılaşıyorlar. İnanılmaz sıkıntı içinde kalarak adeta bunalım yaşıyorlar. Bu durum bir an önce çözüme kavuşturulmalıdır.

     

    6)-  Ahıska Türkleri’ne çifte vatandaşlık verilmelidir: Bir çok ülkenin uyguladığı gibi Türkiye Cumhuriyeti de yurt dışında yaşayan Ahıska Türklerine çifte vatandaşlık hakkı tanımalıdır. Böylece yurt dışında da yaşasa çifte vatandaşlık haklarından yararlanarak ülkemize bulundukları ülkede de rahatça hizmet edebilme şansını elde edeceklerdir. Ayrıca Büyük Türkiye’nin vatandaşı olma avantajını kullanarak daha güçlü bir toplum olma yolunda emin adımlarla ilerleyeceklerdir.

       

    Burhan Özkoşar

    DATÜB Gn. Bşk. Yrd ve Avrupa Temsilcisi

Yorumlar

0 yorum

Köşe Yazısı

Ahıska ve Ahıska Türkleri ile ilgili siz de makale yazın, yayınlayalım.
Yeni Makale Yaz