Süleyman BARBAKADZE Kimdir?

  • Maykıl Ceksını tanımayan var mı? Yoktur! İtalyan, İspanyol, Brezilya liginde oynayan futbolcuların isimlerini de ezbere biliriz. 3. Dünya ülkelerini karıştırıp onları birbirine düşüren, iç savaşlar çıkartan George Sorozu da bütün yerli, yabancı ajanlar, istihbaratçılar ve siyasetçiler bilir. Bred Piti, Robert De Niro’yu, John Travoltayı herkes tanır. Bo Derek gibi vücudu bomba artistler var, mankenler var, şarkıcılar var. Hepsini tanır herkes.

     

    Televizyonlardaki dizi filmlerin  tüm kahramanlarını, film isimlerini ve hakiki kimliklerini de herkes bilir. Aşkı Memnu, Behlül, Bihter hakkındaki yapılan yorumlar kadar Türkiye’nin ve dünyanın belası terör hakkında yorum yapılmamıştır hiç.

     

    Süleyman Barbakadze’yi bilen var mı? Kimdir? Neyin nesidir? Ben söyleyeyim, Ahıska Türklerinin liderlerindendir. Şu anda Tiflis cezaevinde.

     

    Moskova’da yaşayan oğlu Ruslan’dan alınan bilgilere göre; Ermeni bir kadından 10 bin dolara ev alıyor ama evi 7 bin dolara almış gibi göstererek vergi kaçakçılığı suçu işlemiş oluyor ve Gürcistan Polis ve savcılarınca tutuklanıyor.

     

    Ahıska bir gül idi gitti
    Bir ehli dil idi gitti
    Söyleyin Sultan Mahmut’a
    İstanbul’un kilidi gitti.


    Ahıska neresidir bilen var mı? Gürcistan’ın Mesketya Bölgesidir .Türkiye’nin kuzey doğusundadır. Bu yüzden Ahıska Türklerine Misket veya Mesket Türkleri de denir. Dünyanın dört bir tarafına dağılmış 365-370 bin Ahıska Türk’ü olduğu tahmin ediliyor. Kars, Batum, Tiflis ortasındaki üçgen topraklarda, Bozkırlarda yaşamaları çok görülen Ahıska Türkleri kimliklerini, kültürlerini, tarihlerini korumak üzere ısrarla ve inatla, inançla ve cesaretle bütün dünyaya haykırmaktadırlar. Bunları bilen var mı?

     

    Türkistan’ın manevi anası Rabia Kadir’i tanıyan var mı? 5 Temmuz -1 Ekim 2009 tarihleri arasında Urumçi olaylarından sonra 10 binden fazla Doğu Türkistanlı Uygur Türkü’nün Çin hapishanelerinde işkence altında inletildiğini ve idama mahkum edilen 12 Uygur Türkü’nün 9’ unun idamlarının infaz edildiğini, diğer 3 kişinin akıbetinin belli olmadığını bilen var mı?

     

    Özbek, Ahıska, Kazak, Kırgız, Azeri Türklerini birileri sürekli olarak birbirlerine kırdırıyor, bu kişilerin İsrail, Rus, Çin, Amerikan, İngiliz ajanları olduğunu bilmeyen var mı?

     

    Süleyman Barbakadze’nin hapishanede olmasının hakiki gerekçesi nedir? Bu işin içinde mutlaka KGB(Rus Gizli Servisi) olduğunu düşünemeyecek kadar aklı olan yok mu? Mazlum bir halkın sorumluluğunu az veya çok ölçüde üstlenen bir lider böyle bir hata yapmaz. Herkesten daha dikkatli yaşar. Şikayet eden kadın Ermeni olunca bu Barbakadze hakkında yapılan iftirayı daha da çirkinleştiriyor.

     

    1944 yılında Ruslar ve Ermeniler binlerce Ahıska Türkü kardeşimizi katletti, evinden barkından, taşından toprağından etti. Önlerindeki bir tas çorbayı bile içmeye vakit bulamayan Ahıskalılar Rus mavzerlerinin dipçikleriyle, namlularıyla itildi, kakıldı.Yedi derviş bir ufak hasıra, kilime huzur içinde sığarmış da, koca cihan iki padişaha dar gelirmiş.

     

    Aynı katliamları Çin 1949 de Doğu Türkistan’a girerek Türkistanlı Uygur kardeşlerimize yapmıştır, hala da yapıyor. Ermeniler ve Ruslar Azerilere yıllarca kan kusturdu. Özbekler, Kırgızlar, Kazaklar, Türkmenler şu anda değil 3. Dünya ülkesi, 4. Dünya ülkesi bile değil ve ne kadar iblis, çakal, akrep, yılan, akbaba, çıyan ruhlu yabancı politikacı ve ajan varsa hepsinin gözleri bu topraklarda. Hepsi iştahlı ve içinden salyalar akan ağızlarını açmışlar bu ülkeleri nasıl yutarlar diye düşünüyorlar?

     

    Çin, Rus, İngiliz, Ermeni, Rum, İngiliz, İsrail, Amerikan, Fransız, Hollanda, İtalyan politikaları karşısında Türkiye Türklerinin politikacılar ağzı açık avanakların havaya bakması gibi hep beyhude bir ömür tükettiler ve emanet aldıkları makamları şahsi ihtirasları ve menfaatleri için hoyratça kullandılar.

     

    İsmet İnönü, Adnan Menderes, Süleyman Demirel, Tansu Çiller, Mesut Yılmaz, Turgut Özal, Necmettin Erbakan emperyalist dünyanın, küresel haydutların, global hırsızların; pis ellerini, uğursuz gözlerini üzerimizden çekmeleri için ne yaptılar?

     

    Şimdiki hükümet liderleri Abdullah Gül, Recep Tayyip Erdoğan neler yaptı? Bu konuda sadece rahmetli Bülent Ecevit’in hakkını yememek lazımdır. En azından Amerika’nın tüm baskılarına ve tehditlerine rağmen; Kuzey Kıbrıs Türklerine, Enosis Rumları ve Onların destekçileri ırkçı Yunan politikacıları tarafından uygulanan zulümleri, işkenceleri kuvvet kullanarak bitirmiştir. Türkiye yetkilileri şimdi Büyük Ortadoğu Projesi ile, Avrupa Birliği ile haşır neşir olacağına Büyük Türk Birliği için uğraşmalıdır ve NATO’nun, Birleşmiş Milletlerin aslında kukla birer tiyatro hokkabazlıkları, çadır palyaçoları olduklarını ve Amerika, İngiltere, İsrail başta olmak üzere kuduz köpeklerden daha tehlikeli emperyalist politikalara  hizmet ettiklerini bilmeleri gerekmektedir.

     

    Yok efendim komünist Çin ve Rus yayılmacılığına karşı kurulmuş uluslar arası organizasyonlarmış bunlar! Yapma be! Hadi be! Bu kuruluşların, eğer öyle maharetleri varsa; diri diri yakılan, tecavüze uğrayan, asılan, kesilen Azerileri, Özbekleri, Kırgızları, Kazakları, Gürcüleri, Ahıskalıları, Türkmenleri, Uygurları komünist Sovyet Rusların ve Çin’in elinden niye alamadı?

     

    Yugoslavya bütün Balkanları zapt ederken O kuruluşlar neredeydi? Türkler, Müslümanlar koyun gibi kesildi! Kafaları kopartıldı. Oğul Türk’ün  bacakları, hayaları, kız Türk’ün memeleri diri diri kesilip Tandır fırınlarında yakıldı ve hem onlara haykırarak yanan uzuvlarını seyrettirdiler, hem de annelerine, babalarına izlettirdiler. Ermeni, Sırp insanlarının en ırkçıları bu vahşetler için Taşeron olarak kullanıldı. Bu katliamlar ve soy kırımlar devam ederken NATO’da vardı, Birleşmiş Milletler de vardı, Avrupa Birliği de vardı, hala da var, hepsi var.

     

    Bizler Filistin için dünyaya meydan okuyormuş gibi yaptık ama Irkçı Kürtlerin, Barzani’nin, Talabani’nin, Peşmergenin; Kerkük’te, Musul’da yarım asırdır Türkleri doğramalarına hep kulaklarımızı tıkadık, hep gözlerimizi kapadık. Hatta bu vahşetleri zamanın hükümetleri basına sansür koyarak yazdırmadılar ki Irak ile ilişkilerimiz bozulmasın mazeretine sığındılar. Çin ile ilişkilerimiz bozulmasın, Rusya ile ilişkilerimiz bozulmasın, Amerika ve İngiltere ile ilişkilerimiz bozulmasın, Ermenistan ve Yunanistan ile ilişkilerimiz bozulmasın diyerek bu günlere kadar başımız önümüzde, ellerimiz göbeğimizde bağlı, boynumuz bükük olarak geldik ve şimdi haklı olarak Ahıskalı, Uygur, Türkmen, Kazak, Kırgız, Özbek, Kıbrıslı, Balkanlı, Batı Trakyalı, Makedon kardeşlerimizin bize güvenleri kalmadı.

     

    Ağabey, baba bildikleri Türkiye senelerce onların asılıp kesilmelerine seyirci kaldı. Ağabey, baba bildikleri Türkiye koynundaki bir avuç yılanı, akrebi, çıyanı bile arındıramadı bünyesinden.

     

    Şimdi söyleyin bakalım, Kevın Costner’ı tanımayan var mı? Söyleyin bakalım Adriana Lima kim? Anjelika Julia kim? Peki Süleyman Barbakadze kim?

     

    Çok medeni, çok gelişmiş, çok hümanist, çok çağdaş Amerika, Avrupa milletleri bir taraftan fokları sopalarla döverek öldürür, tilki kürkleri için tilki soyunu kurutur, bir taraftan da ağaçta bir kedi kaldı diye veya bir fino köpeği nehre düştü diye kasabanın şerifi, tüm kovboylar, CIA, FBI, İtfaiye, Kızılhaç ve tüm ülkenin tüm medyası, basını seferber olur ve tüm dünyaya sevgi tiyatrosu oynarlar.

     

    Ahıska, Türkistan, Kafkasya, Dağıstan, Balkan, Makedonya, Batı Trakya Türkleri O medeniyet havarisi budalalar için nehre düşen o fino köpeği kadar, ağaçta kalan o kedi yavrusu kadar değerli olmamıştır ve hiçbir zamanda olmayacaktır.

     

    Irkçı Sırplar, Bulgarlar, Rumlar tarafından yüz yıldır tecavüze uğrayan Türk kadınlarının göz yaşları, ah edip inlemeleri; Avrupa, Amerika medeniyetleri için Amerika, İngiliz, Fransız golf sopalarından daha önemli, İskoç viskilerinden daha öncelikli, 5 dolardan ve 10 marktan daha kıymetli olmamıştır.

     

    İki ağabeyim var, benden 8-10 yaş büyükler. Ben daha çok küçükken Onlar bir elimden birisi, diğer elimden öbürü tutarak ve ayaklarımı yerden keserek beni havada sinemaya götürürlerdi, hayatımın en mutlu günleriydi. Anamız öldü, babamız öldü, kız kardeşimiz öldü, bizler sarı sonbahar yapraklarının dallarından düşerek rüzgarda savrulması gibi ayrı yaban illere savrulduk, savrulduk, savrulduk... çabaladık ama bir araya gelemedik.

     

    Benim dünyanın bütün Türkleri birleşsin arzularımı bilen küçük ağabeyim ’’bak biz bile bir araya gelemiyoruz ‘’ diyor. Ama geçen hafta geldik. Yarım gün falan sürse de ben yine onların ellerine yapışmış ve sinemaya havada giden bir çocuktum, keyfini anlatamam o yarım günün. Dünya birden güzelleşti ve kendimi o kadar güçlü, kuvvetli hissettim ki, sanki üçümüz yeryüzündeki bütün terörü bitirecekmişiz gibi geldi bana. Sanki tüm üçümüz Ahıska Türkleri’nin çalınan vatanlarını geri alacakmışız ve Uygur Türkleri’nin zincir vurulan özgürlüklerindeki zincirleri, prangaları kıracakmışız gibi geldi bana. Şimdi dünyanın tüm Türk liderlerinden ısrarla rica ediyorum.

     

    1-Bundan böyle Türkistan’da tek bir Uygur Türk’ünü dövdürtmeyin, öldürtmeyin, astırtmayın, kurşuna dizdirtmeyin, Türk kızlarının Çin hastanelerinde zorla kısırlaştırılmasını (biyonik soy kırım!) engelleyin.

     

    2-Süleyman Barbakadze’yi hemen serbest bıraktırın.

     

    3-Kerkük, Musul ve Kuzey Irak’taki Türkmenlere yaşama, sağ kalma, öldürülmeme şartlarını oluşturun, tedbir sizden karar Allah’tan.

     

    4-Ermenileri Hocali’den, Karabağ’dan derhal çıkartın.

     

    5-PKK denilen iblisin soyu terör örgütü sadece Türkiye’de değil; İran, Suriye, Balkanlar, Batı Trakya, Avrupa, Amerika, Kafkasya, Dağıstan bölgelerinde de uyuşturucu, fuhuş, haraç kesme mafyaları ile faaliyet sürmektedir. Bu iblisleri bu alemin sahnesinden silelim ve süpürelim artık.

     

    Daha yazacak, feryat edecek şikayet çok ama gün şikayet etme, ağlayıp zırlama, feryat figan etme günü değildir; gün hakkımızı sökerek alma, meydanlardan namertleri sürme günüdür. Gün ayakların değil, başların baş olma günüdür.

     

    Bunları hakikat yapana kadar da; her ramazanda her iftar açışımızda, her 5 vakit veya her cuma camilerimizde namaz kılışımızda; bu ibadetleri yaparken Yüce Yaratan’a hangi hakla, hangi yüzle, hangi cüretle sığındığımızı bir düşünelim ve Onun bize verdiği aklı, fikri, kolları, bacakları, gözleri, kulakları niçin adam gibi kullanmadığımızın muhasebesini yapalım.

     

    Filistin anamız değil, babamız değil, 9 insanımız yaktık, kül eyledik, Ortadoğu da aslanlık taslayacağız diyerek ama dünyada ne kadar Türk varsa hepsinin anası ağlatılıyor, karısı ve kızları bağırtılıyor; biz kulaklarımızı tıkamış, gözlerimizi yummuş bir uyuz kedi gibiyiz.

     

    Bayrağımız Türkiye’nin vatan toprakları içinde hainlerce kaç defa yakıldı, çamurlara atıldı, üzerine çıkılıp tekmelendi, biz henüz bunları halledemedik.

     

    Ben bunları yazacağım ey Oğul! Ben bunları yazmazsam yüreğim çürür ey Asena kızım! Ben bunları Yüce Türk Milletinin her bir Türkmen’ine, Uygur’una, Kırgız’ına, Ahıska’lısına, Dağıstan’lısına, Kafkasya’lısına, Özbek’ine, Kazak’ına, Kıbrıs’lısına, Grit’lisine, Makedonya’lısına, Balkan’lısına, Rumeli’lisine duyurmazsam kardeşim, gözlerim açık giderim öbür aleme.

     

    Seviyorum, çok seviyorum, Türkiye dışında yaşayan Türkleri daha çok seviyorum. Onlar Rus tanklarına, Çin işkencelerine, Sırp tecavüzlerine, Bulgar hapishanelerine, Amerikan ve İngiliz entrikalarına rağmen, ’’Türk’üm! ‘’ demekten vazgeçmediler.

     

    Türkiye’de ise ‘’Türk’üm!’’ demek artık ırkçılık, Nazilik, kafatasçılık, Führer şarlatanlığı olarak algılanmaya başlandı. Türkiye’de doğup büyümenin nimetini, rızkını, lutfunu, keremini, ihsanını biz bilemedik. Bayrağımızı gözlerimizin önünde yaktılar sadece ‘’cık!cık!cık...’’ çekmekle, ağzımızı burnumuzu oynatmakla ve bir cıgara yakmakla yetindik. Türkiye dışında yaşayan Türkler atalarımızın onuruna, tarihimizin kıvancına biz Türkiye Türklerinden çok daha fazla sahip çıktılar. Biz Amerikan emperyalizminin sinsi dişlileri arasında manen ezilirken iki paralık ettik kendimizi.

     

    Ahıskalı’mı sevemedik, Rus tüccarlarını sevdiğimiz kadar. Türkistanlımı, Uygur’umu sevemedik, Çin mallarını sevdiğimiz kadar. Amerikan dolarına, Avrupa Birliği avrosuna ve daha önce Alman markına daha düşkün olduk, Batı Trakya, Makedonya, Kosova ve Balkan Türklerinden...

     

    İsrail ile askeri tatbikatlar yaptık ve Onlara öğrettiğimiz askerlikle Onları bize kafa tutabilecek seviyelere getirdik. Boynuz kulağı geçermiş, canı yanan eşek beygirden hızlı koşarmış.

     

    Göktürk, Hun, Selçuklu, Osmanlı, Cengiz Han, Atilla, Fatih Sultan Mehmet, Mustafa Kemal Atatürk denildiğinde dize gelen, diz çöken Avrupa’nın aciz ve sinsi, içten pazarlıklı ülkeleri, batının korkak askerleri, şimdi bize tepeden bakıyorlar. Çünkü biz İslam olmakla Arap olmayı karıştırdık. Dindar olmakla, Allah nasip ettiyse olur deyip miskinleşmeyi karıştırdık, mert olmakla aptallık etmeyi karıştırdık, cesur olmakla düşmana sırtımızı dönecek kadar aptal olmayı karıştırdık.

     

    Şimdi biz Ermenistan’a kapılarımızı açmayı düşünecek kadar Kafkasya’mın, Dağıstan’ımın, Türkistan’ımın, Ahıska’mın bağrında yaşayan Türk oğlu Türk evlatlarını düşünemiyoruz.

     

    Şimdi biz Azerileri, Özbekleri, Kazakları, Kırgızları gücendirecek ölçüde Rus ve Çin politikalarına, ekonomik yayılmacılığına Stratejik ve tehlikeli  hamlelerine seyirci kalıyoruz.

    Şimdi biz Türkiye Bursa’da Türkiye Ermenistan futbol maçları oynatıyoruz ve stada Azeri Türk’ü vatandaşlarımızı sokmuyoruz veya Onların tribünlerde açtıkları Azerbaycan bayraklarını kapattırıyoruz, toplatıyoruz. Yetkili değilim ki bu kahpe alemin bütün yiğit, mert Türk kardeşlerimden özür, af, bağış dileyeyim. Ama bir sıkımlık canım kaldı, Onu da Türk Milletine severek feda etmez isem namert olayım, bu alemden daha kahpe olayım.

     

    Şimdi deyiverin bana, Roma’yı yakan Neron’u bilirsiniz, Sezar’ı ve Brutus’u bilirsiniz, Büyük İskender’i bilirsiniz ama Dağıstan aslanı İmam Şamil’i, Türkistan kahramanı Osman Batur’u, Dağıstanlı Baha Said Bey’i, Doğu Türkistan lideri İsa Yusuf Alptekin’i bilmezsiniz. Hepsinden vazgeçtim, siz Mustafa Kemal Atatürk’ü sadece sarı saçlı, mavi gözlü ve çocukluğunda karga kovalayan birisi olarak bilirsiniz ve Onun dinsiz, imansız olduğunu iddia edersiniz.

     

    Avatar, Yüzüklerin Efendisi, Hary Potter filmlerine koşturarak gidersiniz ama Türkistan’ın ve Ahıska’nın sürgündeki Devlet liderleri, Hükümet yetkilileri bir salonda istiklallerine ait bir toplantı yapsalar haberiniz bile olmaz. Niye olsun ki! Siz zaten manevi olarak esirsiniz, siz zaten gönül olarak zincirlenmişsiniz. Siz yani biz, yani ben, yani hepimiz, yani tüm Türkiye Türkleri beyin felcine uğramışız.

     

    Bihter, Behlül hepimizi daha çok ilgilendirdi. Amerika, İngiltere bizi neden işgal etsin ki? İsrail bize niçin saldırsın ki? Hipnoz etmişler bizi, hepimizi büyülemişler, ölü toprağı serpmişler üstümüze, hepimiz Hasan Sabbah’ın haşhaş manyağı fedaileri gibi, Amerikan emperyalizminin manyağı, İngiliz sömürgeciliğin uşağı, Rus ve Çin yayılmacılığının taşeronu, çanak tutucusu, kıyakçısı olmuşuz. Yapılacak bir şey yok mu? Var! var! Var!

     

    Silkinelim ve özümüze dönelim. Bir olalım, Pir olalım, Kaynaşalım, birleşelim, kenetlenelim. Başka çaremiz yok. Vallahi de, billahi de yok!

     

    Osmanlı İmparatorluğu nasıl kuruldu? Ertuğrul Gazinin oğlu Osman Gazi bütün Anadolu Türk Beyliklerini birleştirdi. Karamanoğulları, Dulkadiroğulları , Osmanoğulları, Aydınoğulları, Germiyanoğulları, Karesioğulları, Eşrefoğulları, Alaiye Beyleri, Eratna ve Kadı Burhanettin Devletleri, Saruhanoğulları hepsi birleşerek Osmanlı İmparatorluğunun temellerini attı.

     

    40 tane Türk beyi, beyzadesi, prensi olursak iliğimizi kanımızı emerler, kemiğimizi kafamızı kırarlar ama hepimiz bir olup, ’’birimiz hepimiz için, hepimiz birimiz için!’’ dersek eğer; 2010-2020 arasında yeniden şekillenen dünya coğrafyasını biz şekillendiririz. Dünyanın etini, budunu, sosyolojisini, psikolojisini biz belirleriz.

     

    Açın kulaklarınızı! Önümüzdeki 20 sene Amerika’nın Çin’e ve İran’a saldırma zamanıdır. İsrail’in İran’a ve Türkiye’ye saldırma zamanıdır. Rusya’nın yanına en güvendiği ülke olan Ukrayna’yı ve Ermenistan’ı alarak; Kafkasya’ya, Dağıstan’a, Gürcistan’a, Ahıska’ya, Kars’a, Ardahan’a girme, donanmasını Karadeniz’e indirme zamanıdır. Çin’in Türkmenistan’ı, Kazakistan’ı, Türkistan’ı tanklarıyla doldurup Rusya ile komşu olma ve Rusya ile ittifak oluşturma zamanıdır. Biz tembel ve vurdumduymaz, biz Behlülcü ve Bihterci Türkler  önümüzdeki 5 yıl içinde askeri, ekonomik, siyasi olarak birleşemezsek, kenetlenemezsek, tek vücut ve tek akıl, tek yürek ve tek bilek olamazsak halimiz harap olacaktır ve bunun vebali hepimizin olacaktır.

Köşe Yazısı

Ahıska ve Ahıska Türkleri ile ilgili siz de makale yazın, yayınlayalım.
Yeni Makale Yaz