Yeter Artık

  • ACI OLAYLAR VE YENİ NESİL

     

    Çok değerli Ahıskalı hemşerilerim. Geçtiğimiz yani 3 Haziran 2010 tarihi günü,  Fergana faciasının 21. Yıldönümünü tamamladık. Az zaman geçmemiş. Neredeyse bu süre zarfı içerisinde yeni bir gün, yeni bir şafaklar, yeni bir nesil doğa geldi, doğmaya da devam  ediyor. Ve bugün yeni bir nesil yetişip hayata atılmaları gerçekleşiyor. Bugün bizim yeni nesillerimizin bu zor, ağır ve meşakkatli şartlarla karşılaşarak yeni güne, yeni hayata atılarak, kuş gibi uçup giden zamanından bir şeyler koparmaları beni çok sevindiriyor.

     

    Kuş gibi uçup giden zamandan dediğimin nedeni şu;1989–2010 yıl 21 senelik ara, yani bu süre’de bir nesil doğup yetişir, yetiştikçe yetişiyor. Bugün ister Türkiye’nin çeşitli bölge ve illerinde, ister eski SSCB dâhillerinde, isterse de artık Amerika kıtasında olsun çok yetenekli ve eğitimli gençlerimiz yetişmekte. Bugün tüm üniversitelerde, çeşitli fakültelerde en yüksek eğitimlerini almaktalar. Doktorundan tut avukatına, öğretmeninden al mühendisine kadar mesleki eğitimlerini almaktadırlar.

     

    Her sene gençlerimiz çeşitli üniversitelerden, yüksek okullardan eğitimlerini tamamlayarak mezun oluyorlar, kimileri geldikleri yere dönüyorlar, kimileri ise Türkiye’de kalıp yaşamaya devam ediyorlar. Eminim ki bu hep böyle devam edecek. Ben biraz geriye, yani yüz sene geriye dönmek istiyorum.

     

    MEŞHUR İSİMLER


    Tam bir asır bundan önce ve sonrası daha ağır şartlarda, yani 20ci asrın başlarında daha zor zamanlarda, zamaneye göre çok büyük şahsiyetlerimiz olmuş ve çok güzel izler bırakmışlar. Bunlardan bir kaçını siz okuyucularımıza bir daha hatırlatmak istiyorum. Tabi ki eminim çoğunuz bu şahısları tanırsınız.

     

    Bunlar; Ömer Faik Nemanzade, Osman Server Atabek, Hafız Efendi, Şefika Hanım Efendi Zade, Prof. Cerrah Fuat Efendiyev, Adil Efendiyev, Ahmet Bey Pepinov, Enver Odabaşev (Odabaş), Yusuf Serverov, (Serveroğlu), Cevat Koçiyev, Saadat Gülahmedova ve saymakla sonu gelmeyen nice şahıslarımız olmuştur. Bugün günümüzde var olan ve şahsiyetlerini bilmediğimiz nice âlim, bilim adamları ve profesörlerimiz var.

     

    Umarım bizim genç öğrencilerimiz, bu insanlarımızın namına ve şanına layik birer ilim ve ırfan şahıslarından olacaklardır. Son zamanlarda çok şairlerimiz, yazarlarımız, âlimlerimiz, tarih araştırmacı yazarlarımız meydana çıkmakta. Bu insanlar halkımızın, şanı, gururu ve çok değerli şahıslarıdır.

     

    Bugün her bir üniversite öğrencileri mezunları ve üniversiteye kendilerini hazırlayan tüm gençlerimiz bu gibi insanlarımızı kendilerine birer örnek olarak seçmelidirler.   Bizler bu gibi insanlarla birlikte medeniyetimizi, edebiyatımızı, tarihimizi, örf - adetlerimizi ve nihayet halkımızı koruyup yaşatmalıyız, çünkü eğer biz bu yoldan gitmezsek yeryüzünden silinip yok olmaya mahkûm kalırız.

     

    AHISKA TÜRKLÜĞÜNÜN ŞANI VE KADERİ


    Şunu unutmayalım ki, biz Ahıskalılar olarak, Selçuklu imparatorluğu çöküşü arifesinde, daha Osmanlı Devleti kurulmadan önce (Osmanlı beylikler halindeyken )Güney Kafkasya’da 310 yıl “Atabekler Devletini” kurup yaşatan halkız, Osmanlı Devleti döneminde en önemli Eyaletlerinden biri olan 250 yıllık Ahıska eyaletinin Türk evlatlarıyız. Yine biz Ahıskalı Türkler, yine en son Osmanlı Rus savışından sonra, 16 Mart 1921senesi Moskova antlaşmasıyla, savaş tazminatı olarak SSCB’ye dâhil edilen halk biziz. Ahıska ile Acaristan’ınn Rusya sınırları içerisine alınmasıyla, yeni kurulmuş olan Türkiye Cumhuriyeti Artvin, Erzurum, Ardahan, Kars, Van ve nihayet Ağrı ilerlini kazanmış oldu. Beş ilçeden ibaret olan Ahıska ve Acaristan Özerk Cumhuriyeti Gürcistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyetine dahil edilerek, Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliğinin sınırları içerisinde kendi kaderlerine terk edilmişti.

     

    ALMAN – RUS SAVAŞINDA İSTATİSTİKLERE GÖRE


    İkinci Dünya Alman - Rus savaşında en büyük kahramanlık gösteren Ahıskalı atalarımızın evlatlarıyız. En son 1987 – 88 yıllarında SSCB’nin araştırma istatistiklerine göre, İkinci Dünya Savaşı döneminde en büyük kahramanlık göstermiş olan bizim Ahıskalı Atalarımız olmuştur. 1941 – 1945 Alman – Rus Savaşında 42 bin Ahıska Türkü savaşa katılmış, bunlardan savaş meydanlarında “Şehit” düşen ve itkin düşenlerin sayısı 28 binin üzerindedir. 8 kişi “Sovyetler Birliği Kahramanı” ve 4 kişi de “Şeref” nişanının dört nuskasına layık görülmüşler. Bunların dışında sayısı hesabı bilinmeyen nice kahramanlık yapmış ve çeşitli nişan ve madalyalar kazanmış “Gazi” atalarımız olmuştur.

     

    AHISKA TÜRKLERİNE KARŞI KAHPELİK


    Ne yazık ki mert, cesur, kahraman yiğitleri olan, savaş meydanlarından korkarak firar etmeyen, hiçbir günahı ve suçu olmayan zavallı halkımın yaşlı kadın ve çoluk çocukları bir gece içerisinde, 14 Kasım 1944 senesinde Orta Asya steplerine gaddarca sürgün ettiler.  Bu sürgünde yollarda 17 bin şehit verdik. 28 bini de 2. Dünya savaşı döneminde cenk meydanlarından dönmedi, artık ellerinden alınmış “Vatan” uğruna, hiç haberleri olmadan şehit oldular. Orta Asya’da, o yad ellerde halkımız 12 sene özel rejim altında kaldı.

     

    İKİNCİ KAHPELİK


    Buda yetmedi, sürgünden tam 45 sene sonra Yeniden Yapılanma (Perestroyka)  adı altında, Eski Sovyetler Birliğinin çeşitli bölgelerinde etnik çatışmalarına yol açıldı. Bu etnik çatışmaları içinde en büyük ve en ağır darbe yine de Ahıska Türklerinin başına geldi.

     

    3 Haziran 1989 senesinde Özbekistan’ın Fergana vilayetinde, 45 yıldan bu yana mesken salmış ve yeni yurt edinmiş Ahıska Türklerine yönelik büyük katliamlar gerçekleştirilmeye başladılar. Bu planlanmış etnik temizleme ve asimile senaryosunu hazırlayan eski Sovyetler Birliğinin Milli İstihbarat Teşkilatı olan (KGB) tarafından hazırlanıp düzenlenmiştir. 1980’li yıllarından buyana Rusya Federasyonunun ekonomisi gittikçe zayıflamaya başlamış ve çökme durumuna gelmişti. Rusya’nın çöken ekonomisini kaldırmak için güç gerekiyordu ve bu gücü biz, Ahıskalı Türklerde buldular. Eskiden üçe bölünmüş idiysek, şimdi, bugün bin bir yere buğdayı serper gibi serpildik.

     

    SPEKULYASYONLAR

     

    Aradan bildiğiniz gibi 21 sene geçmesine rağmen hala da bir yere toplanamadık, bir yumruk olamadık ve birlik beraberliğimizi sağlayamadık.

     

    Son zamanlarda Türkiye’de “Ahıska Türkü” adını kullanmak moda haline geldi. Ve bazı kendini çok bilmiş bürokrasiler, siyasetçiler bu isim arkasına saklanarak siyasete atılıp ileri adımlar atmaktalar ve “Ahıska Türkü” adı altında şövenist spekulyasyonlar peşindeler. Şimdi bir tek bunlar eksikti bizim ağırmayan başımıza. Muasir 21. yüzyılda “Ahıska Türklerini” kullanarak kariyerler yapmak çok yanlış ve alçakçasınadır.  Üstelik zavallı halkımız sürgünlerden, işkencelerden ve hakaretlerden göz açamıyor.

     

    Özbekistan Fergana olaylarının 21. yılını geride bıraktık. Yüzden fazla şehit, binlerce yaralı, yüz binlerce gönüllerinden yaralanan ve bu yaralarının kendilerinin ölene kadar acılarını unutamayacak insanlarımız için ne yapabildik?  Kocaman 21 yıl içinde neler elde edebildik? İçimizden bir insan kalkıp; Ben vatanım için, küçük vatanım “Ahıskaya” dönüş için şunu yaptım diye bilir mi?


    Sanırım yüz binlerce Ahıskalılar içinde, çok az insanımız bu kelimelere layıktır. Beni en çok üzen bilirmisiniz nedir? Beni en çok üzen, içimi dilim dilim, didik didik eden, kalbimi milyonlarca parçalara bölen halkımın bugünkü çıkınılmaz durumudur.

     

    Benim Ahıskalılarımın senede 2 Ramazan ve Kurban Bayramları var ve senede 2, 1944 Ahıska sürgünü, 1989 – 90 Özbekistan Fergana ve Taşkent katliamlarının kara günleri var.

     

    Ama ne yazık ki bizim aydınlarımız, ilim, bilim sahipleri, büyük iş adamlarımız çok rahat ömürlerini sürdüre biliyorlar. Bizim etrafımızı büyük bir felaket halkası bürümüş, halkanın ortasında bir nokta var, biz o nokta üzerindeyiz ve biz bir addım atamıyoruz.

     

    Yani, 21 sene içerisinde yüzlerce toplantılar yapıldı, binlerce sözler verildi ama neticede elde sıfıra sıfır var. Bütün toplantılarda konuşulanlar, verilen sözler o toplantı salonlarının içinde kaldı. Bizler derdimizi dışarıya yansıtamıyoruz, yansıtmasını bilmiyoruz ve ya yansıtmasını korkuyoruz.

     

    Ama neden, bilmiyoruz? Neden korkuyoruz?


    SİYASİ GÜÇ


    Sadece Türkiye’de 20’yi aşkın dernekler var ve bir’de Federasyonumuz var. Federasyon başta olmakla, derneklerimizin hiçbir genel siyasi gücü yoktur. Siyasi gücümüzün olması için geniş çapta örgütlenmek lazım. Bu 21 yıl içerisinde halkımızın çektiği acıları, azapları bazı dernek yöneticilerini ilgilendirmemekte, bu dernek başkanları bugün sadece kendi menfaatlerini düşünmektedirler. Halkın derdi acısı onları ilgilendirmiyor. Bunlar gibilerin yüzünden halkımız eriyip gidiyor. Bazı yabancı ülkelerde halkımız asimilasyona uğruyor. Genç kız, oğullarımız gayri Müslimlerle evlenip dinimizi, dilimizi, örf adetlerimizi, geleneklerimizi kaybetmekteler. Eğer bu gidişle devam edilirse, halkımıza sahip çıkmazsak, Vatana dönüş davamızı güçlendirmezsek, bizim ne geleceğimiz var, ne de sonumuz. Bu gidişatla neslimiz ve Ahıska Türklüğü yeryüzünden silinip yok olmaya mahkûmdur.

     

    DATÜB


    Ahıska Türklüğünün yeryüzünden silinmemesi için ne yapmalıyız?


    Bunun için tek beden, el ele sarılarak, tek ruhla, bir nefesle hep beraber “ AHISKA “ davamız için, 7’den 70’e kadar herkes ayaklanmalı, tek ideoloji ve düşünce içerisinde örgütlenmeliyiz. Bu örgütlenmeyi biz “ DATÜB “’ün, yani Dünya Ahıska Türkleri Birliyi sırasına katılarak güçlendirmeliyiz.

     

    Üzerimizden 21 acılı, eziyetli, hüsranlı, kederli, yıllar geçti. Bundan sonraki, yılları halkımızın refahı, sevinci ve rahatı için çalışalım, halkımızın acılarını dindirelim, yaralarını kollayalım. Yeter artık, yeter bunca eziyete, bunca sefalete, bunların hepsine “Dur” diyelim.

     

    Türk milletini yok etmek, asimile etmek, kendilerine köle etmek için uğraşanlara karşı elbir olarak, tek yumruk altında toplanarak dayanışmamızı güçlendirelim. Türk milleti hinifetten vardı, halada var, yeryüzü var oldukça, Türk milleti de var olacaktır.

     

    YETER ARTIK


    Bizler hak ve hukuklarımızın aranmasını bilmiyoruz, bilenlerden sormak için gururumuza yediremiyoruz. Bizim bu sessizliğimiz, bize zarar vermektedır. Bizi ne Avrupa, ne Amerika, ne İslam ülkeleri doğru dürüst tanımıyorlar. Biz gerektiği gibi hareket edemiyoruz, kendimizi dünya’ya duyuramıyoruz ve de hakkımızı talep edemiyoruz. Basın yayın organlarına müracaat etmiyoruz, kimseyi rahatsız etmekten çekiniyoruz, ya da korkuyoruz. Ama becerikli insanlara bakın nasıl beceriyorlar. Meselen hepimizin bildiğimiz bir olayı hatırlayalım, bundan dört sene evvel ermeni asıllı gazeteci yazar Hrant Dink bir suikast neticesinde hayatını kaybetti ve az kala bütün Türkiye:

     

    “Hepimiz Hrant Dink’iz, Hepimiz Ermeniyiz” diyerek  sokaklara taştılar. Aylarca ve hatta yıl boyu TV kanallarının gündeminden, gazetelerin manşetlerinden düşmedi.

     

    Bundan sonrasına haykırarak diyorum:

    – Yeter artık!!! Yeter!!! Dur deme zamanı geldi.


    Tüm Ahıskalılara ve en başta Dernek Başkanlarına, Federasyon başkanı ve yöneticilerine, lise ve üniversiteli gençlerimize, ilim irfan sahiplerine, âlimlerimize, işadamlarımıza ve aydınlarımıza sesleniyorum:

     

    – Yeter artık!!! Gelin halk olarak, tüm Ahıskalı Türkler birleşelim, uğruna on binlerce, yüz binlerce şehitler verilmiş olan vatanımız AHISKA'yı kazanalım. Vatan mücadelemizi güçlendirelim, eski Osmanlı Türk yurdumuzu kazanalım. Halkımızı, milletimizi yabancı ellerden, parçalanmaktan, asimile olmaktan, perişanlıktan ve sefaletten kurtaralım.

     

    Ey Büyük Türk Milleti,

    Ne mutlu Türküm Diyene.

Yorumlar

0 yorum

Köşe Yazısı

Ahıska ve Ahıska Türkleri ile ilgili siz de makale yazın, yayınlayalım.
Yeni Makale Yaz